17 Ekim 2011

Pekin (Beijing) - ÇİN

Amacım, itiraf ediyorum ki alışveriş yapmak. Fırsatım olursa kesinlikle bir günümü Çin seddini ziyarete ayıracağımı biliyorum. Ama Çin de üretilen herşey ne kadar ucuz düşüncesi tüm benliğimi kaplıyor ve dönüp anneme, "evet Çin'e gidelim !" diyorum.

nerelere gitmem gerektiğini internetten araştırıp şunları sırasıyla not alıyorum;

  1. silk market
  2. wangfujing caddesi
  3. Çin seddi
  4. xidan alışveriş pasajı
  5. san li tun washaw clothing market
  6. xidan
  7. forbidden city
  8. tiannamen square and museum of chinese history
  9. the temple of heaven
  10. bridge market
  11. pearl market 
Nerede kalırım sorusuna en güzel cevabı her zaman en iyi şekilde veren tek adres : www.booking.com

ve sonra tipik bir turistin yapması gereken öncelikli şeyi yapıyorum, para değerlerini öğrenmek! 5 yuan = 1 TL

THY B777-300ER la uçmanın keyfini sürüyorum. gerçekten de nefis! Bu modelin tanıtımında oynayan tüm ünlüleri düşünüp mutluluk duyuyorum. İniş anonsuyla uyandım.Dışarı bakıp nefis bir görüntüyle mutluluktan uçtum, evet altımda filmlerde görüp de büyüsüne kapıldığım Çin'in sıra sıra dağları var. 
Uçağa binmeden önce Pekin'e gittiğimin bilincini bir süre olsun kaybetmiştim, ne zaman ki birkaç Çinliyle aynı salonu paylaştım, tüm durumu yeniden hatırladım.Ayrıca yan sırada oturan Çinli bir adam bütün yol burnuyla yakın temas içindeydi ve sonradan bunun Çin'de oldukça hem de oldukça normal olduğunu öğreniyorum.
ve işte Pekin'deyim 6 saat ilerideyim! Erken yaşıyorum. 

Taksideyim! Pekinde de korsan taksiler olduğunu öğreniyorum. Seyahatım boyunca en güvenli ulaşım aracı taksiler ve otobüsler. İstanbul'da hiç karşılaşmadığım birşey karşıma çıkıyor, kadın taksici... oldukça mutluyum bu değişik durum karşısında. İngilizcesi kesinlikle yok, olsa bile anlayabilmem imkansız olurdu. 
Annem kadının yüzüne baka baka bana türkçe olarak onların çekirgeden türemiş olabileceklerini söylüyor. 
Yol boyunca radyo açık ve otobandan gidiyoruz, yollara şaşkınlık içinde bakıyorum çünkü her yerde Çince yazılar var. Trafik sağdan ve bu nedenle yadırgamıyorum. Şehrin içine yaklaştıkça gördüğüm trafik karşısında dona kaldım. İstanbul trafiğine korkunç bir özlem duydum ve kaç saat boyunca trafikte kaldığımı bile hatırlayamıyorum ama gözlemlemek için daha güzel şeyler buldum.
  1. Pekin'de herkes evde, yolda, arabada, işyerinde, opera dinliyor. Hayır kesinlikle kendi yerel operaları ve Çin 'de çok gelişmiş bir opera kültürü var. Otele gittiğimde de tv deki opera karşısında dehşete düşüyorum ve ağzım açık bir şekilde izliyorum. Tahmin ettiğimin aksine Çince Çan-çin-çon dan öte olarak Çhan-Çhin-jon! http://youtu.be/mN9iXlfxpxI işte Çin operasına bir örnek ve tüm gün tv de bir çok kanal bunu yayınlıyor.  

Darth Vader a benzer bu ilginç tipleme aslında operada bir karakter. Bu fotoğrafı da otel odamdaki tv'den çekmiştim. Tıpkı eskiden Avrupa'da olduğu gibi operalarda kadın ve erkek rollerinin hepsini erkekler oynuyor ve erkekler kadınlar gibi söylüyorlar. 



Burası da Beijing'in en büyük opera binası, Tv'de gördüğüm ve radyoda dinlediğim o çılgın operaların hepsini canlı olarak burada izlemek mümkün.
   
   2.  Plakalar mavi zemin üzerine. Ne kadar gereksiz bir bilgi gibi gözükse de Çince harflerle bezeli plakalar size sanat eseri gibi gözükmeye başlıyor. 
      
      3. Bisiklet yolları bizimkilerden çok daha gelişmiş olarak    
      heryerde var. Nedenini merak ediyorsanız diye sıradaki fotoyu    
      yüklüyorum.
  veeee ben tam defterime bunları not ederken, kadın taksicimiz, birşey alır gibi kollarını bir yöne uzatıp gaz çıkarıyor, hayır inanın midesinden değil! bu Çin'de yaşadığım ilk büyük şok. Annemle şaşkın gözlerle birbirimize bakıyoruz. 

 Otele yerleştikten sonra yan sokaktaki tipik bir Çin restaurant ına gidip gerçek Çin yemeği yemek gibi bir hedef yapıyoruz. Menüyü anlamak fotoğraflar sayesinde kolaylaşıyor, ahşap küçücük masalar ve sandalyelerde oturuyoruz ve tüm tabaklar poşetlerden çıkarılıp önümüze tertemiz olarak konuluyor.Çatal beklemek oldukça büyük bir kabalık sayılır.chopsticklerle üstün başarı gösterdiğimi de kabul edebilirim. tabiki de yine garsonla anlaşmakta problem yaşıyoruz; Elimizi silmek için ıslak bir bez istedik, garson bunu anlamayarak peçete getirdi ve biz bu kez ellerimizle ıslak kelimesini anlatmaya çalışırken bize getirdiği peçeteyi alıp kendi ellerini silmeye başladı. En mantıklı seçimi yapıp bu isteğimizden vazgeçtik ve menüden birsürü yemek istedik. Köpek eti olup olmadığından emin olmak için sadece beyaz et söyledik, ördek, tavuk ve balık çeşitleri... ek olarak pilav çeşitleri ve sebze tabakları. Çin yemeğini çok seven ben, yemeklerin kokusu karşısında yalnızca bakmakla yetindim. 

Otele dönerken şunları düşünüp not alıyorum, filmlerde gördüğümüz Çin ölmüş. Eski geleneksel evler yalnızca belirli ve fakir sayılabilecek bölgelerde var. Her yerde uzun apartmanlar, gökdelenler var. ama sokak başlarında eski Çin takları falan ışıl ışıl duruyorlar. 
Evet şu güzelim takın altında duran jet-lag olmuş gözler bana ait.
Gözler demişken, bir toplumun evrimindeki en büyük etkenlerden biri de yaşadıkları coğrafyadır. Gözlüğümü almadan sokağa çıktığım her gün Çin'de çok büyük bir acı çektim ve gözlerim sürekli havanın kızıl ve parlak renginden dolayı yandı ve ağrıdı. Döndüğümde fark ettim ki her fotoğrafta gözlerim kısık kısık ve bu durumun biyolojik olarak beni ne kadar rahatsız ettiği de ortada, düşünüyorum da eğer benim de torunlarımın torunlarının torunları tamamen bu havaya maruz kalsalar eminim onlar da çekik gözlü olurlardı. Genlerim oraya uyumluluk göstermeye başlardı...
  

Carrefour otelimizin camdan bakıldığında tam karşısında ve alternatif yiyecek stoğu yapmak için gidip biraz neler olup bittiğini görmeye karar veriyoruz.
Hemen dışında bir sürü sokak satıcısı, buna dahil olarak yemekler de satılıyor. yeme de yanında yat türü yemekler olduklarını pek söyleyemeyeceğim, kokuları bile gece uykusuz kalmanıza neden olabilir.
 Çinlilerin damak zevkine herkes laf eder bilirsiniz. Herşeyi yediklerinden bahseder, üstelik bu sadece gittikleri bir Çin lokantasından bile edinebilecekleri basit bir varsayımdır. oysa Çinliler gerçekte HERŞEYİ yiyorlar. Eti olan ve olmayan her canlıyı ve o hayvanların her bölümlerini ayrı ayrı değerlendiriyorlar. Bu fotoğraftakiler kurumuş olarak satılanları, işin en ilginç tarafı tıpkı marketlerde satılan cevizli sucuklar gibi paketini açıp anında kıtır kıtır yemeye başlamaları.
 Bunun dışında her tip et ürünü ayrıca hazırlanmış olarak dondurulmuş halde satılıyor. paketli de olmadıkları için tek yapmanız gereken içlerindeki kepçeyi daldırıp o yan yana duran bıldırcıları, kurbağaları, karidesleri kepçeyle elinizdeki poşete koymak....ah çok teşekkür ederim ben almıyım!

Her türlü damak zevkine saygım vardır aslında, salyangoz yiyebilen Fransızlara da saygım sonsuz, ama asla sokaktan şişe geçirilmiş kuzu penisi satın alıp yiyebileceğimi sanmıyorum; Ah bunu da Çin'de yaşayan Kore'li bir arkadaşımın fotoğraflarında görmüştüm.




işte Mingsung'un fotoğraflarından aldığım o görüntü 


  • arı kozası
  • teke böceği
  • su böceği
  • kırkayak
  • deniz yılanı
  • kuzu penisi
  • ipekböceği
ve daha niceleri...

Tamam bu kadar çirkin hayvan resmi yeterli...

Şimdi daha lezzetli birşeye geçiş yapacağım,
meyveler dünyası Çin'e ve meyveleri ne kadar güzel şekillerde kullandıklarına...evvet! bu leziz şeylerin hepsi şeker! sistem aynı, doldur poşetlere! ama lezzetleri çok farklı. Bir kısmı bayram şekerlerimize benziyor ama bazıları da koyu kıvamlı bir meyve reçeli gibi daha aromatik.

Tam ben bunları bulmanın mutluluğunu yaşar ve o poşeti doldururken ne içinde ne olduğunu anlamadığım çince yazıları olan bir şeker paketi buldum ve burnuma yaklaştırıp ürkekçe kokladım. Beni izlediğinden habersiz olduğum Çinli satıcıyla göz göze geldim ve bir anda gülmeye başladı. Yakınındaki tüm arkadaşlarına bu durumu Çince olarak anlattı . Hiç de saygıları yok...hepsi birlikte güldüler yüzüme baka baka...


Umarım bu adamın gerçekten yakışıklı olduğunu düşünmüyorlardır, ya da umarım şu kişi Çin'in Kıvanç Tatlıtuğ'u değildir.


Daha güzel tatlara yoğunlaşalım, cevizli sütler, sütlü çaylar, şekerkamışı suyu, pirinç suyu, orman meyveli yoğurt, sütlü yeşilçay, çilek suyu, mango suyu, guma suyu, karambola suyu, ananaslı yoğurt ve daha daha daha birsürü nefis ve meyveli tat!
Ah bunları düşününce Çinliler birazcık da olsa damak tadına sahipler.

bu durumda ihtiyacınız olan üç kilit kelime
merhaba : Nin hao
cadde: Lu
Mc Donald's : MaiDanglau

evet onlar bizim gibi Mc Donald's ı aynı okumuyor. Uzakdoğu da her ülkede karşılaşabileceğiniz bir sorun bu çünkü her biri kendi diline uyarlama yaparak Mc Donalds diyor. üstelik aç kalırsanız Mc Donalds oldukça başarılı bir seçim. nasıl da nefis görünüyor!

Canınızı daha fazla çektirmemek için kapıyı açıp sürekli sokağa balgam atan taksiciye odaklanmanızı istiyorum, ama neyse ki o an yazının başında size bahsettiğim eski Çin mahallelerinden birinden geçiyoruz.

Pearl Market 'ta bir Çinli kız nereli olduğumu soruyor ve bana Türk kuzusunun yemeğinin meşhur olduğunu söylüyor. Ne yemeği olduğunu anlayamıyorum ama yine de hafiften gururlanıyorum. Aynı kız TURCHİ kelimesinin Türkiye olduğunu Çince harflerle defterime yazıyor.

Hemen arkamızda meşhur terra cotta askerlerin birer taklitleri duruyor. Çin dendiğinde ilk akla gelen şeylerden biri de bu zaten, hayır askerlerden bahsetmiyorum, taklit!


Kapalı Çarşı ve Sultanahmet'te alınan birinci kalite taklit çantaların satıldığı dev marketler var. Fiyatların ucuz olduğunu sanmayın, size 300 $ dan kapı açıyorlar, iyi bir pazarlıkçıysanız eğer şanslısınız çünkü 300$ a üç çanta alıp günün galibi siz olabilirsiniz.

Fotoğrafta solda gördüğünüz işleri o gün iyi gitmeyen dükkan sahibi ben bu pozu çektikten hemen sonra beni dükkanına çağırıyor, ben tam bakınıp birşey beğenmediğinde kolumdan çekiştirmeye ve beni zorlamaya başlıyor. O sırada parmağıma tırnaklarını geçirip canımı da yakıyor. İngilizce'nin her 10 kişiden 1 kişinin konuştuğu, onu da tam konuşamadığı bir ülkede polise gittiğin takdir de bu durumda hapsi boylayan sen olursun. Bakınız: Bridget Jones'un Thailand macerası


Dönüş yolunda otelin yan sokağında ateş yakıp etrafında toplanmış bir grup insan görüyorum. hava oldukça soğuk ama otelimizin olduğu semt oldukça nezih, sonradan bunun dini bir ritüel, bir dua töreni olduğunu anlıyorum ve başka akşamlarda çeşitli yerlerde görüyorum.

Taksiciler sana av gözüyle baksalar bile çoğunlukla Çince haritanı bile göstersen nereye gidecekleri hakkında en ufak bir fikirleri yok. Kendi haritalarını okumayı bilmiyorlar ve oldukça da pis, ukala ve ürkütücüler. Bir taksici maceram daha; annemle Türkçe konuşmamızı taklit eden taksiciye Türkçe küfürler öğrettik.


San Li Tun 'da kapısında hoşgeldiniz yazan bir restaurant görüyorum. Günlerdir neredeyse açım ve Mc Donald's ları her zaman bulamıyorum. KFC ve benzeri fast food restaurantları da oldukça berbat koku ve tatlara sahip. Burger King hiç görmüyorum bile! Gördüğüm kapının üzerindeki tabelada şöyle yazıyor "Turkish Mum" birkaç gün daha sabredemeyip annemle keşfe çıkıyoruz ve burası oldukça lezzetli Türk yemeklerinin yapıldığı lüks bir lokanta. Sahibi Rus ve işletmecisi olan Çinli kadın tüm yemek tariflerini İstanbul'da öğrenmiş. Çay ister misiniz diyen Çinli garson beni kalbimden vuruyor.
Arka planda çalan Sertab Erener şarkılarıyla kendimi evimde gibi hissedip çok leziz bir yemek yiyorum.


Bu komik hatta şaşkın bakışımın arkasında, arkadaki barlardan birinde masanın üzerinde dans eden dansözü görmüş olmam var.
Arabalardan da anlaşıldığı gibi burası Pekin'in en nezih yerlerinden olan San Li Tun.







Petshop aramaya karar verdik. Amacımızın ne olduğunu bilmiyorum ama sıradaki hedef buydu. Otelin resepsiyonundaki neredeyse hiç İngilizce konuşamayan Çinli kızlara harita açıp petshop un yerini göstermelerini istedik. Yarım saat boyunca anlamaz gözlerle baktıktan sonra köpek taklidi yaparak anlatmaya çalıştım ve zor bela Ga-ov un köpek anlamına geldiğini öğrendim. doğru olup olmadığını hala bilmiyorum ama onlara inanmayı seçiyorum. Kız biraz daha uğraşıp yakınlarda bir yeri işaretledi. Umarım köpek restaurantı değildir diye düşünerek yola koyuldum.




 Koca Çin'de kaos olmazsa olmazlardan. Bu manzarayı görmek oldukça olası...



Beijing de minik bir eczaneden eski bir tıbbi malzeme dolabı. Bizdeki gibi haplar ve şuruplar çoktan kullanıma geçilmiş olsa bile eczanelerinin bir kısmında doğal otlardan reçeteler hala hazırlanmakta, bu dolap da bu durumda Çin in köklü bitkisel reçetelerinin en mükemmel saklama şekli
                   
         Çin işi bisiklet böyle olur.Pratik!
 işte bir tuktuk! Yasakşehir'e gittikten sonra çıkışta ulaşım için kullanabileceğin tek seçenek sayılabilir. Oldukça soğuk geçiren ve göründüğünden çok daha rahatsız bir ulaşım yolu ama yine de alternatif birşeyler denemek için eğlenceli sayılabilir. Turist kazığı atmamalarına dikkat etmek gerekli çünkü taksimetre değil sürücünün merhametine kalmışsınız. Binmeden önce pazarlık yapmak şart.

Çin'deki köpek vahşetiyle ilgili haberleri hepiniz biliyorsunuzdur. En gözde besinlerinden biri köpek eti...Eğer henüz hiç görmediyseniz internetten bakmamanızı tavsiye ederim çünkü bir hayvansever olarak her seferinde gözlerimde yaşlar biriktiren bir durum bu.
Şanslıyım ki hiç köpek eti yapılan bir yerle karşılaşmadım ama tabelaları okuyamadığım için bu durumdan kurtulmuş olabilirim.
Kızın tariflerinin bizi ulaştırdığı nokta burası, köpek kuaförü ve veteriner. Ah evet Çinliler cins köpeklere adeta aşıklar!
Bunu düşünürken aklıma şu geliyor ve hemen not alıyorum "hiç sokak köpeği görmedim"
çünkü Çindeki sokak köpekleri "yenmek için satılıyor" , sokaklardan zorbalıkla toplanarak kafeslere tıkılıp sonra da restaurant sahipleri tarafından aynı zorbalıkla yemeğe dönüştürülüyorlar.
ama güzel haber, ben bunun yerine hep köpekleriyle oynayan, öpüp okşayan, sevimli mi sevimli bir Pekin le tanıştım!

Çin mağazalarında bir turistin duyabileceği tipik sözler:

  • luk'e luk'e: "look look" anlamına gelir ve mağazadaki ürünlere dikkat çekmeye çalışır.
  • luuz mani : "i lose money" nin Çince karşılığıdır. Verdiğiniz teklifin çok düşük olduğunu belirtmek ister. siz arkanızı dönüp mağazadan çıkmaya çalıştığınızda ise...
  • çipır çipır: "cheaper cheaper" der. gitmemiz için ilginizi canlandırmaya çalışır. ve size hesap makinasıyla yeni bir teklif sunar.
  • şşşt! : elini ağzına götürüp yaptığı bu hemşire hareketi seni bir köşeye çekmesiyle devam eder. Mağazadaki herşeyi onların verdiği uçuk fiyatla alan insanlardan sizi ayırarak daha özel hissetmenizi sağlar bu hareket, aranızda bir samimiyet, yakınlık olduğunu düşündürtür.Fiyatı sana özel kılar.
  • may firend: "my friend" özel olduğunuzu hissettirmek istediği andaki son noktadır!
  • dis is may lazt pırayz "this is my last price" : bir anda hiddetli davranmaya başlar, ama aslında bu da son fiyatı olmayacaktır çünkü yine çok uçuk bir teklif yapmıştır.
  • yuu jokink "you're joking" sizden fiyat ister ve verdiğiniz fiyata bu tepkiyi verir. asla asabi tavırlarına aldırmadan omuz silkip gider gibi yapmak en iyisidir. her adımdan sonra fiyat yarı yarıya düşer.
  • onli tolk bisinıs in may şop "i only talk business in my shop" dükkana geri dönmenizi sağlamak için herşeyi deneyecektir veeeeeeeeeee
BİNGO! 1500 yuan dediği şeyi şanslıysan 150, şanssızsan 200 yuan a almışsındır. işin sırrı biraz azim, biraz da oyuna oyunla karşılık vermek!

Marketlerde Rusça'yı İngilizceden daha yaygın ve daha iyi konuşuyorlar.

Filmlerde gördüğümüz güzel ve yakışıklı sayılabilecek Çinli sayısı çok ama çok az. Eli yüzü düzgününü bulmak bile zor adeta. Zamanla annemin çekirge tezine inanmaya başlıyorum.

Çinliler ne kadar pis olsalar da komunist sistem sayesinde hala ayaktalar, yere düşen çöpler anında toplanıyor ve patlayan sokak lambaları o anda değiştiriliyor. İş gücü kaynıyor ve insanlar böylece temiz yaşamayı sürdürüyorlar. adeta bir ekolojik döngü sağlanıyor. 

Çinde olup da tarihe göz gezdirmeden gidersem kendimi affetmem diye düşünüyorum. sıradaki durağım Yasak Şehir, bunun hakkında daha fazla bilgi vermeden önce fotoğrafı açıklamak istiyorum.
Bu fotoğrafı çok da öyle gözükmese de gizlice çektim ve küçük çocuğun pantolonun arasındaki küçük delikten gerçekten de pipisi gözüküyor. İşi komik kılan şey bunun kasıtlı yapılan bir hareket olması. Hava oldukça soğuk, göründüğü gibi herkes de kalın giyiniyor. Ama bu ufak adam her an her yerde çişini ve kakasını yapmaya hazır. Bez bağlama yaşındaki çocuklarda bu giyim stili var. pantolonlarının altındaki delikten sokağın ortasına kakalarını yaptıran anneler çocuklarını evcil hayvan gibi dolaştırıyorlar. Yasak Şehrin hemen içinde 1400lerden kalmış tarihi bir saray duvarına çocuğunu işettiren bir anne gördüm.

 

2008 Olimpiyatları Beijing de mükemmel bir törenle yapılmıştı. Bu da onun resmi videosu ve içinde Çin'den birçok ünlü yüz var. Bu videoda en çok dikkat çeken iki yapının birincisi olimpiyat stadı, diğeri de Yasak Şehir.
                                   (yasak şehrin hemen dışında, girişinde bulunan Mao'nun mezarı)
     Yasak Şehir ismi Çince Zijin Chengden (紫|禁|城) gelmektedir ve bu ismin doğrudan çevirisi aslında "Mor Yasak Şehir"dir. Zi veya "mor" ismi Kutup (çince: 'Ziwei') Yıldızı'na gönderme yapmaktadır, ki bu yıldız eski Çin astrolojisinde Göksel İmparator'un ikametgâhıdır. İmparatorun ikametgâhı olan Yasak Şehir de bu yıldızın yeryüzündeki yansımasıydı. Ayrıca mor renk imparatorluk rengiydi ve sadece imparator kullanabilirdi. Jin veya "yasak" ismi de imparatorun izni olmadan kimsenin saraya girememesi ve terk edememesi gerçeğine göndermedir. Cheng ise duvarlarla çevrilmiş şehir anlamına gelmektedir.

Yasak Şehir, dünyada halen var olan en geniş saray kompleksidir ve 72 hektarlık bir alanı kaplar. 
   
Yasak Şehir (Çince紫禁城) Ming Hanedanı'nından Çing Hanedanı'nın sonuna kadar kullanılmış Çin imparatorluk sarayıdır. Çin'in Pekinşehrinin ortasında bulunmaktadır. Yaklaşık 500 yıl imparator ve hizmetlilerine evsahipliği yapmış, aynı zamanda Çin hükümetinin törensel ve politik merkezi olmuştur. 1925'ten beri Saray Müzesi'ni barındırmaktadır. 

1406 ve 1420 tarihleri arasında inşa edilmiş olan kompleks 720,000 m²'lik bir alana yayılmıştır ve 8.707 odalı 980 yapıdan oluşmaktadır. Yasak şehir 1987 yılında Dünya Kültür Mirası listesine eklenmiş ve Unesco tarafından dünyada korunmuş en geniş antik ahşap yapılar bütünü olarak tescillenmiştir.
 İçerideyken tek düşündüğüm, bu kadar küçük adamların bu dev yapıyı nasıl inşa edebildikleriydi ve imparatorun bu uçsuz bucaksız boşlukta kendini nasıl hissettiğini düşünmeye çalıştım.
Budist felsefesine inanan bir toplumdan bahsederken sembolizmin yerinin ne kadar büyük olduğunu hesaba katmak zorundayız. Çatılarda bile çeşitli Çin burçlarından hayvanlarla kralın mertebesi anlatılmış.

Kompleksteki en sembolik yapılaşma, binaların isimleri

  • girişte ilk karşınıza çıkan yapı Yüce Uyumun Kapısı
  • ardından Yücelen Doğruluğun Köşkü ve Yardımseverliğin Köşkü
  • Cennetsel Saflığın Kapısı
  • Kibarlık ve Sessizlik Bahçesi
  • Birlik ve Barış Köşkü
  • en tepede, herşeyden uzakta, sadece kralın gidebildiği ve en özel anlama sahip olan "Savaş Ruhu" 

                                    eminim o ayrıntıları size daha da güzel bir şekilde anlatacaktır.

Yasak Krallık Tiananmen Meydanında bulunuyor ve burası tamamen önemli müze, saray ve kültürel yapılarına ve ayrıca kamu binalarına ayrılmış , uçsuz bucaksız ve göz kamaştırıcı bir meydan...

Çindeki kaos'tan bahsetmiştim. Filmlerdeki Çin yok edilmiş olsa da kültür hala aynı kültür olmaya devam ediyor ve halkın arasına girdikçe onların ne kadar güler yüzlü olduğunu görmek insana mutluluk veriyor. Size düşmanca bakışlar atmak yerine yardımcı olmak onları için bir zevk. Güler yüzlü ve meraklılar,
sizin onları merak ettiğiniz kadar onlar da sizi merak ediyorlar.

Tüm o nefis saray binalarından sonra dev gökdelen ve plazalar şehrin her yerine yayılmış.



Eve dönüyorum. Uçaktan inince "evim!" diyorum. iki şehri karşılaştırmayı deniyorum ve beceremiyorum.
yemeklerimizin daha güzel olduğu aşikar, mimaride onları ne kadar geçeriz emin değilim, iş gücü onlarda, kültürlerimiz karşılaştırılamayacak kadar farklı, tarihimiz bir noktada ortak. işte bu yüzden Çin'i sevdiğimi düşünüyorum. Onlara ve felsefelerine, yaşayışlarına ve başlarından geçenlere duyduğum derin saygıdan dolayı onları sevmeye daha çok başlamış bile olabilirim.
Çocukken tuvaletimizin camından Batman'deki Penguenadam'ın karanlıktan bana baktığını hayal ederdim ve bir gün babam "karanlıktan korkarız çünkü içinde ne olduğunu bilmeyiz"demişti. Her yolculuk böyledir aslında, asla ucunda , sonunda ne olduğunu tam olarak kestiremezsin ama bu seni karanlığa sokmaktan da alıkoyamaz. merak! eğlencelidir. Çin eğlenceliydi. ve son olarak Çin çayı içmeden dönmediğimi düşünmediniz dimi? 

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder